Röportaj
1Kafasesi Fanzinde Yayımlanan Yaşama Uğraşı Röportajı
1.Fanzin çıkarma fikri nasıl ortaya çıktı? Bize biraz bu süreçten bahseder misiniz?
İnsanın aklına başvurduğu her olay dönüp dolaşıp çocukluğuna gidiyor. Şu an düşününce benimde yayın çıkarma fikrim çocukluğuma denk geliyor.Okuma yazma bilmediğim dönemler eve dergi giriyordu üstelik çocuk dergisiydi Başak Çocuk Dergisi. Onu gördüğümde “böyle bir dergi çıkaracağım “demiştim. O beni yazmaya, okumaya heveslendirmiş olabilir. Sonraki yıllarda da bloglar açtım ki açtığım dönemler 2000ler. Üniversite dönemlerimde de fanzinlerle tanıştım. Ben de çıkarabilirim dedim ve 2010 sonrası denemelerim de oldu. Arkadaşlarla çıkardığımız fanzinler de oldu. 2013 yılında falandı. Mutfağına kendimin geçtiği ilk fanzin 2016 senesinde Tetirbe Fanzin’di. 8 sayı çıktı. Onun ardından İkie geldi. ”Ekmek ve edebiyat” idi sloganı. Tamamen elle çoğaltıyordum. Fırıncının ekmeğe sarıp verdiği kağıtları kullanıyordum. Onun ardından da Yaşama Uğraşı ortaya çıktı. Adını Pavese’nin intihar etmesine günler kala yazdığı matbu günlüklerinden alıyor. Yaklaşık dört yıldır devam ediyor.
2. Ülkemizin birçok üniversitesinde fanzin çıkartan arkadaşlarımız gerek basım, gerek dağıtım anlamında zorluklara ve engellemelere maruz kalıyor dergi ve fanzin faaliyetleri yürütürken çeşitli zorluklar yaşadınız mı? Şanlıurfa için bir değerlendirme yaparsak sizce dergiye ve fanzine okur ilgisi ne düzeyde?
Tetirbe’yi çıkardığımız dönem bir arkadaşımız nerdeyse bizim yüzümüzden gözaltına alınacaktı. Diyarbakır’a giden bir arkadaşımızın arabasının göğsünde Tetirbe var. Görüyorlar. Hangi iş bilmezin mahareti bilmiyorum ama mahlaslı isimleri görüp sakıncalı bir yayın sanıyorlar. Sorgu falan derken biri arka kapağa bakıp okuyor. “Cahiller Kendini Aklar Kamiller Öz’ün Yoklar” Dertli Divani. Yazıyor. Urfa Alevisi Dertli Divani. Onun sözü. Anlamamışlar. Anlamayacaklar da… Türkiye’nin hiçbir yerinde okumaya rağbet yok. Okumayı boşa bir uğraşı olarak gören çoğunluk var. Bu sebeple Urfa’nın durumu aynı Türkiye’nin durumu gibi sadece biraz daha “acılı” biraz daha vahimi.
3. Günümüzde basım maliyetlerinin daha da artması ve sürece pandemi koşullarının da eklenmesinden sonra birçok fanzin ve dergi internet üzerinden hayatına devam etme kararı aldılar. Siz kaç sayı çıktınız, ne kadar ve nerelere dağıtım gerçekleştirdiniz ve bu süreç sonrasında nasıl devam etmeyi düşünüyorsunuz?
Matbaa ve fotokopi fiyatlarının artışı herkesi olduğu gibi bizleri de etkiledi. Yine de daha az basmaya çalıştım ki zaten çok fazla basılmasına karşıyım. Kendi kendine akan küçük bir ırmak gibi fanzinler üretimlerine devam etmeli. Dijital konusunda da siteye her sayı için dijital versiyon atmaya çalıştım. Ola ki birileri fotokopi çekip çıkarır okur diye. 22 sayı çıktı. Farklı şehirlerden insanlara göndermeye çalıştık. Hiç hesap etmedim nerelere gitti diye. Bunu düşünmek biraz da kibre sebep olur. Bunun yerine etkisi düşünülmeli.
4. Yaşama Uğraşı ve Karıncafil adı altında fankitler ve blokletler basıyorsunuz. Bu benim gibi fanzinle ilgilenenler için harika bir atılım. Bu çalışmalarınızı ilerleyen süreçte yayınevi oluşumu adı altında görebilecek miyiz?
Yaşama Uğraşı ve Karıncafil iki kardeş ki birinin ilhamı Pavese diğerinin Arkadaş Z. Özger. İkisini çıkaran ekip hemen hemen aynı. Hepsiyle kardeşlikle bağlıyız. İkisi adına cevap verebilirim. Fankit’i birileri uydurdu ki uyduran Fanzin Apartmanı ekibi. Daha önce de benzer işler fotokopi kitaplar basılıyordu kimse de buna isim uydurayım demedi. Kimse de bunun mucidiymiş gibi davranmadı. Semizdat semizdat’tır. Booklet Booklet’tir.Fanzin fanzindir.Neyse…
Bookletler basıyoruz. Önceden fikir vardıysa da faaliyete geçmesi Yaşama Uğraşı’nın sitesini taşıyınca oldu. Eski arşivi taşımam baya zordu. Onun yerine bazılarını sırtlamak lazımdı. Mesela Meryem Delmar’ın şiirleri vardı. Yaşı küçük olmasına rağmen ilerde iyi bir şair olacağına kesinlikle inanıyorum. Bazı şiirlerini ilk biz yayımladık. Onların taşınması lazımdı. E-kitap haline getirip siteye yükledim. Matbu olarak da az da olsa bastık. Zevkle de okuduk. Ömer için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Trafik kazasında öldü. Ölmeden kısa bir süre önce de mailleşmişiz. Onun ölümle ilgili bir yazısı vardı. Şiirleri vardı. Mutlaka arşive alınmalıydı. Dosyaya kendi yazısından bir alıntı isim verdi “Aniden Gelen Bir Yolculuk “ Sonra senin(Ferhat Nitin) ta başından beri bize gönderdiklerin vardı. Kuru Bir Islık oldu. Emin Tutal’ın “Kötü Elmalar’ı” derken uzadı en son Adnan Altundağ’ın “Pembe Sütü” çıktı. Duymasın ama onun da ileride iyi bir öykücü olacağına inanıyorum. Sadece yazmaya ısrarla devam etmesi gerek. Yine beni gerçekten heyecanlandıran intihar şairleri şiir seçkimiz. Çok heyecanlandırıyor. İyi bir şiir okuru olan Nuri Moğal ile hazırlıyoruz. Yine Farsça kursundan Cuma hoca ve Veysel Çetin ile Küçük Kara Balık’ı çevireceğiz. Kendimiz basacağız. Hatta çocuklara ücretsiz hediye edeceğiz. Bazı arkadaşların da sözü var. Onların da kendi eserlerini göndermesiyle bookletler devam edecek.
Yayınevine döner mi? Tam kestiremiyorum ama batıracak kadar çok paramız olursa zevkle batırmak için bir yayınevi açarız. Zevkle de batırıp “ne güzel kitaplar bastık ama” deriz.
5. Fanzindeki eserlerin yayımlanma kararını hangi nüanslara göre belirliyorsunuz?
Ticari bir ürün olmadığı için o güdüyle hareket etmiyorum. Kıstası var. Yani bir dergi sırf politik diye bir öyküyü yayımlamayabilir. Bizde öyle bir kısıtlama yok. Aksine politik sayılarımız da oldu. Argo olduğu için bir dergi rededebilir ama bizim öyle şartımı yok. Fanzin ruhuna uyan her şeyi yayımlamaya hazırım ama o yazının da bir ruhunun, anlamının olması lazım.