Şiir
Mehmet Sait Yakut- Arkasıram

Ölüdeniz düşlerimde
Uzak seslenişlerle uyanırdım
Mutlu müjdeleri susturup,
Kar gecesi bir şubat’ın sessizce ayaklanırdım
İtirazlarım satıldıkça bağırır
Her bağırışımda korkunç bir ölüm merasimiyle canlanırdım.
Cüzzamlı bakışlardan
Lanetlenmiş bir azap olurdu vicdanımda.
Tam konuşurdum,
Küfrederek dünyayı kahreden tanrılara
Çarpılmaya inanmadan çalınan zor zamanımda.
Tam dirilirdim,
Benimdi bin çiçekleniş öce doğru pervasız,
Ölüme garaz duyardım
Ve sığınak bulurdum öcümle inancımla
İntihar yüklü bir kitap sayfasında…
Yenice uyanışlarım, ihtiraslarım,
Aykırı bakışlarım
Ya da uğruna doğrandığım bir şehvet öpücüğü
Haz değil, kanlı tükürüşler bırakırdı arkamda.
Merhametle bağını koparırdı yüreğim
Aldırışım olmazdı;
Yine de kaybolurdu ürkekliğim
Sarışın bir kızın bakışları arasında…
Rüyalarım kanlıca tüllenirdi,
Caddeler ölümle doluşurken
Kanla yalanırken kaldırımlar boylu boyunca
Bulvarların ırzına geçerken bile polis sirenleri
Mutlak bulunurdu bir militan resmi yakamda…
Korkusuzdum,
Tanrıların kitabını çiğnerdim fütursuz
Çiğnenirdim tanrılarca bir eylem sırasında.
Hanidir yenilgilere üstelik
Bir tanrının kahırlı bakışları resimlenirdi fiyakamda.
Her aşkımda bir hinlik yatardı
Yalanlarım okunurdu
Aşka dair her şiirimin son mısrasında.
Düşünmek istemiyorum şimdi
Kim var diye sana dokunacak arka sıramda…
Sen, içip içip yarım bıraktığım sigaram
Ben tadına varmadan kanser olan tiryaki.
Şimdi ıslak izmarit kokusu var canımda
Su haram, can haram, ateş ve toprak haram
Tanrılardan kıskanırdım seni oysaki
Tüm şehvetiyle çırıl-çıplak bir ölüm var arkamda
Musibet bu ya;
Benden sonra ekmek haram,
Kitap haram,
Aşk haram.
Şiir
Kadir Erdem “Nadas”

Duvarlarının en azından birinde
Aşk bir vebadır.
Yazmayan hiçbir memlekette
Rahatça koynuna giremem.
Nabat bir tevellüt aşındırıyorum
Beklenirken damla,beklenirken sıhhat
Beklenirken aydınlık bir halk oluşunu
Ben ki seni delişmen seviyorum ya
İşte bu da bana ders olsun.
Neden ağıziçlerin hep nadas yeri?
Hiçbir canlının yavrusu doğmuyor yanında
Yıkılası bir kent izlenimin
Havan ise kurşundan geçilmiyor.
Tamam peki karanlık varsın olsun
Ama senin her gün katran damlayacak
Üstüne.
Şiir
Emre Atalı “Tükeniyoruz”

Bu kalemin ucunda sanki kömür yerine kan durur; kendimi yitiriyorum
Bunca kelamı kim oluşturur bu ahraz dizelerde?
Toz konmamış esmer derime yapışan bir lanetli ruh,
Öfke ve hüzün sarayı olan kalbime mi saldıracak birde?
Hislerime yansıtamadığım bu mevsimin kirli, sarı rengi.
Bir taraftan manasız bir soğuğun ahmak beynimdeki ahvali.
Hiç gülen bir surat görmemiş tarladaki dedemin çektiği hasret;
Kömür yerine kan sebebini sunan gönülsüz bir tercih mi?
Gün yüzü görmeyeli sanırım dört milyon yılı geçiyor.
Benden önce de buradaydın, seni aptal dünya!
Güneşi göremediğin o kadar yıl yaşamayı neden istedin?
Açık, sarı bir ışık hüzmesini görmek için mi verdin bunca çaba?
Kömür karası gözlerim artık yaş yerine kan gönderiyor; hissettim.
Yeterince deniz mavisini gördüm; bana kalsa bu kadar süre kâfi.
Madem dünya yaratıldı benim için, o zaman ahiretin temel taşı benim.
Ah, bir de bileğim dönse, neler yazacağım da kalacağım bu dünyada baki!
Ben ve bahtım üç milyon yıldır anlaşamıyoruz; kendisi bir bela.
Kıpkızıl bir gökyüzünün narenciye kokusu gibidir, tarifi manasız.
Kahır matemi içerisinde beyaz hayallerin kapkara gerçeği olan bu dünya;
Beş milyon yılı devirdik, çok sever, bırakamaz katiyen, etmez veda.
Gözlerim, gördüğü gerçeklere inanmamayı tercih edeli iki milyon yıl oldu.
Hoş-ayende ne varsa sundu; masumiyet temsilcilerime bu zulüm çok,
İnanmayın bu dünyaya! Sizi güldüren her vaktin ardı, zehr-i kahırlarla dolu
Buradan göçen her ruh kurtuluyor; biz kaldıkça tükeniyoruz, bunu böyle bilen yok.
Şiir
Betül Balıktutan “Şakaklarımızda Diriliş Çiçekleri”

Ey ulu göğsünde saklayan bilgiyi
Aç bize surlarını
Bilelim şimdiyi
Ve sonrayı
Yeniden başlamak zamanı değil midir?
Saatin yelkovanı ve akrebi
Öğret bize
Koca bir çınarı okumayı
Ve sonra dönüp çatısız bucaklarımıza
Farklı hikayeler yazmayı
Sembolik bir umut değil bizimkisi
Biz artık
Gerçek bir hayat kokusu
Çizerek uyanmak istiyoruz
Yeni günün gözbebeklerindeki ışıltıda
Değnekler değdiler ölülere
Yürüsün diye hayatları
Kuş sesleri deldi gökyüzünün
Bulutsu yazını
İşte şimdi gerçek bir yaşamak zamanıdır
Bizler bu anları sırtımıza yapıştırıp
Şakaklarımızda diriliş çiçekleri
Avuçlarımızda hayat çizgileri
Bir gün hepimizi kurtaracak
Ak pak bir beklemekte durduk
İstikbalin sarı çiçek bahçelerini.